kelimesinin eş anlamı iş
- mesele
- konu
- olay
- şey
- ilişki
- gönül macerası
- karbon siyahı
- eylem
- fiil
- kahramanlık
- cesaretli davranış
- başarı
- belge
- tapu
- senetle devretmek
- faaliyet
- meydana getirme
- zımbırtı
- davranış
- muamele
- kısa süreli iş
- sahneye çıkma
- flika
- zıpkın
- tek atlı araba
- lamba isi
- uzmanlık alanı
- meslek
- sanat
- uğraş
- uğraşı
- açıklama
- beyan
- inancın açıklanması
- kelime i şahadet
- yemin
- kurum
- kara
- pislik
- açık saçık konuşma
- sürme hastalığı
- iş yapmak
- kara çalmak
- karalamak
- iftira etmek
- is lekesi yapmak
- kurum bulaştırmak
- meşguliyet
- çalışma
- işyeri
- görev
- yapıt
- eser
- emek
- işleme
- çalışmak
- çabalamak
- işlemek
- işletmek
- işe yaramak
- başarılı olmak
- etkili olmak
- meşgul olmak
- seğirmek
- oynamak
- mayalanmak
- oynatmak
- koparmak
- sızdırmak
- işlenecek parça
- alışveriş
- amel
- hizmet
- işlem
- kâr
- maslahat
- mesai
- nöbet
- sorun
- teamül
- yürürlük
- sürme
- iye
- sahip
- yaldız
- sanayi
- ticaret
- tarım
- nakış
- işçilik
- ustalık
- anlayış
- aksiyon
- bir şey
- diyarıgurbet
- fi?l
- gayret dayıya düştü
- gemisi şapa oturmak
- iş ayağa düşmek
- iş sarpa sarmak
- üsterme
- yumuş
- zora binmek
- malik
- efendi
- bayındırlık
- mamurluk
iş isim - Nedir?
- Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma
- "(İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir.)" (S. F. Abasıyanık)
- Bir değer yaratan emek.
- Birinden istenen hizmet veya birine verilen görev
- "(Şimdi Mısır'a memuru olduğum bankanın bir işi için geldim.)" (Ö. Seyfettin)
- Sanayi, ticaret, tarım, maliye vb. alanlara ilişkin ekonomik etkinliklerin bütünü.
- Kamu yararına yapılan işler.
- Herhangi bir yere düzen verici, günlük yaşayışı sağlayıcı her türlü çalışma.
- Geçim sağlamak için herhangi bir alanda yapılan çalışma, meslek
- "(Sonunda bir iş buldum.)" (S. F. Abasıyanık)
- İş yeri
- "(Kalk yavrum, işe geç kalacaksın.)" (S. F. Abasıyanık)
- Ticari anlaşma, alışveriş.
- Herhangi bir maksatla kurulan düzen
- "(İşlerini bırakmışlar, dükkânlarını kapamışlar, akın akın şehri terk edip gidiyorlardı.)" (Y. K. Karaosmanoğlu)
- Bazı deyimlerde "yarar, çıkar" anlamında kullanılan bir söz.
- Yapılan şey, davranış.
- Nakış, örgü gibi elde yapılan şey
- "(Komşu kadın elindeki işini dizine bırakıp geline döndü.)" (M. Ş. Esendal)
- Emek, işçilik, ustalık.
- İşlem.
- Sorun, konu, mesele, maslahat
- "(Etrafın gülüşmeleri arasında iş anlaşıldı.)" (H. C. Yalçın)
- Gizli sebep veya maksat
- "(Çoktandır köylünün şurada burada yayıp gezeceği ehemmiyetli bir iş, bir keramet gösterememişti.)" (R. H. Karay)
- Bir kimseye özgü olan görüş, anlayış.
- [fizik] Bir kuvvetin uygulanma noktasını hareket ettirirken harcadığı güç.
Eş Anlamlısı Nedir? Okunuş ile yazım açısından farklı ama anlamca aynı olan kelimelere eş anlamlı kelimeler denir. Anlamdaş kelimeler çoğu zaman birbirinin yerine tutabilir ve genellikle eş anlamlı kelimelerden biri yabancı kökenli olmaktadır