Tüm Eş anlamlılar: ÇEKMEK

Tüm eş anlamlısı, benzer anlamı, kelimelerini bulabilir arama kutusundan tüm hepsine arayarak ulaşabilirsiniz.

kelimesinin eş anlamı çekmek

çekmek (-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil) - Nedir?

  1. Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek
    • "(Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı.)" (R. N. Güntekin)
  2. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak.
  3. Germek.
  4. İçine almak, emmek.
  5. Bir yerden başka bir yere taşımak.
  6. Bir amaçla ortadan kaldırmak.
  7. Solukla içine almak
    • "(Beş defa yutkunup üç defa burnunu çektikten sonra anlattı.)" (B. R. Eyuboğlu)
  8. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak
    • "(Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi.)" (T. Buğra)
  9. Atmak, vurmak.
  10. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak.
  11. Güç durumlara dayanmak, katlanmak
    • "(Yalnız bende meçhul bir hastalık vardı. Sekiz yaşından beri çekiyordum.)" (P. Safa)
  12. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Yüklenmek, üzerine almak, etkisi altında bulunmak
    • "(Senin yüzünden bir hâl olursa, azabını ömrün boyunca çekersin, ağabey...)" (H. Taner)
  13. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Tartıda ağırlığı olmak
    • "(Tartsaydınız kırk, kırk beş kilodan fazla çekmezdi.)" (P. Safa)
  14. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Döşemek.
  15. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Herhangi bir engel kurmak
    • "(Derenin kış yaz kurumayan suları böğürtlen fidanlarını yükseltmiş, iki tarafa yemiş dolu bir koyu çit çekmiş.)" (R. H. Karay)
  16. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak
    • "(Birisi niyet çeksin de biz de bir lokma bir şey yiyelim, diye bekleşiyorlar.)" (S. F. Abasıyanık)
  17. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] İmbik yardımı ile elde etmek.
  18. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Çizgi durumunda uzatmak
    • "(Kirpiğine sürme çek / Kına yak parmağına.)" (F. N. Çamlıbel)
  19. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Aynısını yazmak veya çizmek.
  20. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak.
  21. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak.
  22. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek.
  23. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Taşıma gücü olmak.
  24. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Öğütmek.
  25. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak.
  26. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Dikkat, ilgi vb.ni üzerine toplamak
    • "(Bu kadın iyi terzi elinden çıkmış koyu renk elbiseleri içinde biçimli vücuduyla az sonra dikkati çeker.)" (R. H. Karay)
  27. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Hoşa gitmek, sarmak.
  28. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Kaçan ilmeği örmek.
  29. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Masrafını karşılamak, masrafını çekmek, ikramda bulunmak
    • "(Beni lokantasına götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti.)" (H. E. Adıvar)
  30. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Bir duyguyu içinde yaşatmak
    • "(Ona yanıyorum, onun hasretini çekiyorum.)" (R. H. Karay)
  31. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Yürütmek, sürmek
    • "(Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın.)" (Y. K. Beyatlı)
  32. [(-e durum ekiyle kullanılan fiil)] Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek
    • "(Yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur.)" (T. Buğra)
  33. [(-e durum ekiyle kullanılan fiil)] Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak.
  34. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Herhangi bir anlama almak.
  35. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Örtmek, giymek
    • "(Yorganınızı başınıza çeker ve uykunuza devam edersiniz.)" (R. H. Karay)
  36. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek.
  37. [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Yol, ay sürmek
    • "(Sevmediğim ayların çoğu otuz bir çeker, uzundur.)" (B. Felek)
  38. [(nesne almayan fiil)] Daralıp kısalmak.
  39. [(nesne almayan fiil)] Söylemek
    • "(Bir nutuk çekmeye başlarken birdenbire yutkunmuş susmuştu.)" (Y. K. Beyatlı)
  40. [(nesne almayan fiil)] Asmak
    • "(Açıkta durduk. Demir attık. Kayığa tehlike bayrakları çektik.)" (Halikarnas Balıkçısı)
  41. [(nesne almayan fiil)] Boya, badana vb. sürmek.
  42. [(nesne almayan fiil)] Yollamak
    • "(Çektikleri telgrafı babasıyla annesi, bakalım, alabilecekler mi?)" (A. İlhan)
  43. [(nesne almayan fiil)] Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak.
  44. [(nesne almayan fiil)] Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek.
  45. [fizik] Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı.
  46. [argo söz] İçki içmek
    • "(Çok kimse rakısını bağında çekiyordu.)" (F. R. Atay)

Eş Anlamlısı Nedir? Okunuş ile yazım açısından farklı ama anlamca aynı olan kelimelere eş anlamlı kelimeler denir. Anlamdaş kelimeler çoğu zaman birbirinin yerine tutabilir ve genellikle eş anlamlı kelimelerden biri yabancı kökenli olmaktadır