kelimesinin eş anlamı açmak
- zorla açmak
- dağılmak
- kaybolmak
- yok olmak
- kaldırmak
- toplamak
- sofrayı kaldırmak
- ortadan kaldırmak
- çıplaklaştırmak
- çıplak hale getirmek
- soymak
- giysi veya başkaca örtüyü kaldırmak
- yoksun bırakmak
- elinden almak
- mahrum bırakmak
- -dan kurtulmak
- başından atmak
- hakları geçirmek
- hakları iptal etmek
- çözmek
- bağını çözmek
- karışık bir şeyi açmak
- gevşetmek
- ısınmak
- kaslarını gevşetmek
- açılmak
- deşmek
- söz açmak
- konuşmaya başlamak
- geliştirmek
- çenesi düşmek
- telefon etmek
- elektriği yakmak
- çalıştırmak
- rahatlatmak
- yakmak
- açmak
- çevirmek
- tahrik etmek
- heyecanlandırmak
- aleyhine dönmek
- e doğru çevirmek
- e tutmak
- bağlı olmak
- saldırmak
- dökmek
- itiraf etmek
- yükten kurtarmak
- çıkarmak
- açığa vurmak
- ortaya çıkarmak
- açıklamak
- örtüsünü açmak
- şapka çıkarmak
- doğrultmak
- çizgilerini iptal etmek
- sökmek
- telafi etmek
- bozmak
- mahvetmek
- sermek
- yayılmak
- gelişmek
- gözler önüne serilmek
- fora etmek
- göz önüne sermek
- kilidini açmak
- boşaltmak
- bavuldan çıkarmak
- örgüsünü açmak
- halletmek
- çözülmek
- dolanmış şeyi açmak
- gevşemek
- paketini açmak
- ayırmak
- beğenmek
- fethetmek
- yapmak
- yarmak
- yazmak
- acıkmak
- uzaklaşmak
- gitmek
- kaçmak
- yaramak
- sarılmış
- katlanmış
- yakışmak
- düzenlemek
- sıkılganlığını
- fayrap etmek
açmak (-i durum ekiyle kullanılan fiil) - Nedir?
- Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek
- "(Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı.)" (S. F. Abasıyanık)
- Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak
- "(Örtüyü açmaya mecburum.)" (R. H. Karay)
- Engeli kaldırmak.
- Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak
- "(Kadın hamalı dışarı çıkardı, sonra çantasını açıp birkaç lira çıkardı.)" (M. Ş. Esendal)
- Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak.
- Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak.
- Çevresini genişletmek.
- Birbirinden uzaklaştırmak.
- Yarmak.
- Düğümü, dolaşmış veya iliklenmiş bu durumdan kurtarmak.
- Bir toplantıyı başlatmak.
- Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek
- "(Bu heykeli açmak için bir seneden beri münasip bir fırsat kollanıyordu.)" (R. N. Güntekin)
- Bir aygıtı, bir düzeni çalışır duruma getirmek.
- Alışverişi başlatmak.
- Rengin koyuluğunu azaltmak.
- Yakışmak, güzel göstermek.
- Ferahlık vermek.
- Beğenmek.
- Bir konu ile ilgili konuşmak.
- [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Avunmak veya danışmak için söylemek, içini dökmek
- "(Size derdimi açmaya geldim.)" (F. R. Atay)
- [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Yapmak, düzenlemek.
- [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Ayırmak, tahsis etmek.
- [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Görünür duruma getirmek.
- [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak.
- [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Geçit vermek.
- [(-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil)] Satranç, poker vb. oyunları başlatmak.
- [mecaz] Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek.
- [eskimiş] Savaşla almak, fethetmek.
Eş Anlamlısı Nedir? Okunuş ile yazım açısından farklı ama anlamca aynı olan kelimelere eş anlamlı kelimeler denir. Anlamdaş kelimeler çoğu zaman birbirinin yerine tutabilir ve genellikle eş anlamlı kelimelerden biri yabancı kökenli olmaktadır