kelimesinin eş anlamı sürmek
- sıvamak
- harç veya çamurla kaplamak
- bulaştırmak
- sürgün etmek
- kovmak
- dışarı atmak
- çıkarmak
- devam etmek
- sürdürmek
- ısrar etmek
- sebat etmek
- inat etmek
- uzatmak
- götürmek
- dokunmak
- bitmek
- çekmek
- çıkmak
- dökmek
- gitmek
- salmak
- serpmek
- sevk etmek
- vurmak
- yaşamak
- yeşermek
- sıvaştırmak
- dokundurmak
- değdirmek
- oturduğu
- nefyetmek
- aylamak
- cereyan etmek
- dah etmek
- güdelemek
- içinin ateşi küllenmek
- işlemek
- olagelmek
- tehcir etmek
- temadi etmek
- tutmak
- uç vermek
- yağdırmak
- yakmak
- zaman almak
sürmek (-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil) - Nedir?
- Yönetip yürütmek, sevk etmek.
- Önüne katıp götürmek.
- Uzatmak, ileri doğru itmek
- "(Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor.)" (M. Ş. Esendal)
- Dokundurmak, değdirmek
- "(Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim.)" (H. C. Yalçın)
- Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmek
- "(Mütarekede İngilizler onu Malta'ya sürdüler.)" (Y. Z. Ortaç)
- Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmek
- "(Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor.)" (R. H. Karay)
- [ticaret] Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmak
- "(Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler.)" (H. R. Gürpınar)
- [ticaret] Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak.
- [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Herhangi bir durum içinde bulunmak
- "(Dört duvar arasında bir memur hayat sürüyordu.)" (Y. Z. Ortaç)
- [(-i durum ekiyle kullanılan fiil)] Pulluk veya sabanla toprağı işlemek
- "(Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi.)" (Ö. Seyfettin)
- [(nesne almayan fiil)] Olmaya devam etmek
- "(Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum.)" (A. Gündüz)
- [(nesne almayan fiil)] Zaman geçmek.
- [(nesne almayan fiil)] Zaman almak
- "(Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü.)" (A. Haşim)
- [botanik] Bitki, ot yetişip ortaya çıkmak, bitmek, yeşermek
- "(Bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, rutubetli toprakta bir bir arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı.)" (R. H. Karay)
- [(nesne almayan fiil)] Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarmak.
Eş Anlamlısı Nedir? Okunuş ile yazım açısından farklı ama anlamca aynı olan kelimelere eş anlamlı kelimeler denir. Anlamdaş kelimeler çoğu zaman birbirinin yerine tutabilir ve genellikle eş anlamlı kelimelerden biri yabancı kökenli olmaktadır