kelimesinin eş anlamı açık
- açıkça belirtilmiş
- tane tane söylenmiş
- kolay anlaşılan
- düşüncelerini kolay ifade edebilen
- konuşkan
- eklemli
- açıkça söylemek
- hecelemek
- açık seçik belirtmek
- telaffuz etmek
- tane tane söylemek
- eklemlerle birleştirmek
- belli
- bariz
- meydanda
- örtüsüz
- korunmasız
- çıplak
- bunaltıcı
- içi karartıcı
- üzüntü verici
- kesin
- biçimli
- pürüzsüz
- düzenli
- hoş
- iç açıcı
- belirli
- berrak
- şeffaf
- saydam
- bulutsuz
- parlak
- aydınlık
- belirgin
- ortada
- aşikâr
- temiz
- net
- anlaşılır
- zeki
- kuşkusu olmayan
- emin
- saf
- katışıksız
- tiz
- masum
- tüm
- tam
- bütün
- engelsiz
- takıntısız
- açıkça
- uzağa
- uzakta
- tamamen
- bütünüyle
- boşluk
- boş alan
- açıklamak
- aydınlatmak
- bilgi vermek
- açmak
- temizlemek
- berraklaşmak
- boşaltmak
- tahliye etmek
- gidermek
- kaldırmak
- kurtarmak
- aklamak
- sıyırıp geçmek
- aşmak
- geçmek
- elde etmek
- kazanmak
- ödemek
- kapatmak
- gümrükten çekmek
- temize çıkarmak
- dağılmak
- limana giriş veya çıkış izni almak
- seyretmek
- ormanda alan açmak
- ortaya konulan
- itiraf edilen
- gerekli miktar
- açık sözlü
- özel
- hızlı
- süratli
- ekspres
- ekspres olarak
- özel ulak ile
- ekspres posta
- özel ulak
- ekspres tren
- ekspres otobüs
- nakliye şirketi
- ifade etmek
- anlatmak
- belli etmek
- açığa vurmak
- sıkıp suyunu çıkarmak
- ekspresle göndermek
- kesinlikle
- özellikle
- bilhassa
- hafif
- yumuşak
- tasasız
- umursamaz
- fingirdek
- kolayca
- ışık
- lamba
- deniz feneri
- ışıltı
- nur
- yakmak
- ışık saçmak
- neşelendirmek
- ışık tutmak
- yanmak
- aydınlanmak
- ışımak
- inmek
- rastlamak
- denk gelmek
- konmak
- besbelli
- apaçık
- serbest
- geniş
- dürüst
- içten
- karara bağlanmamış
- ferah
- kısık olmayan
- açık
- açılmak
- açtırmak
- başlatmak
- başlamak
- sınırlanmamış
- değiştirilebilir
- yaygın
- şapkasız
- karşılıksız
- çizgisiz
- çapraz olmayan
- samimi
- kilitsiz
- önde
- alenî
- açılmış
- boş
- münhal
- sarih
- somut
- vazıh
- zahir
- resim
- aclan
- acu
- açıl
- ay aydın
- hesap belli
- ayan
- aydın
- belgin
- belirtik
- berraklaştırmak
- bülbül gibi konuşmak
- celî
- çınayaz
- dekolte
- dolambaçsız
- eşkere
- fasih
- fâş
- gizli kapaklı
- hatip
- kategorik
- kepik
- kızılşap
- kilitsiz küreksiz
- konkre
- küşade
- mübîn
- peyda
- saman rengi
- sarahat
- sırsız
- tangayaz
- tas gibi
- yalınlık
- yıldızlı
- acı
- yas
- dert
açık sıfat - Nedir?
- Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı
- "(Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik.)" (R. N. Güntekin)
- Engelsiz.
- Örtüsüz, çıplak.
- Boş.
- Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal.
- Aralığı çok.
- Çalışır durumda olan
- "(Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar.)" (Ö. Seyfettin)
- Kolay anlaşılır, vazıh
- "(Açık konuşma zamanının artık geldiğine kani idim.)" (R. N. Güntekin)
- Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen.
- Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen
- "(... her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o.)" (T. Buğra)
- Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı
- "(Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu.)" (Ö. Seyfettin)
- Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.).
- Denizin kıyıdan uzakça olan yeri
- "(Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır.)" (B. Necatigil)
- [zarf] Doğru olarak, açıkça
- "(İnsan mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?)" (M. Yesarî)
- [isim] Bir gereksinimin karşılanamaması durumu.
- [isim] Belli bir yerin biraz uzağı.
Eş Anlamlısı Nedir? Okunuş ile yazım açısından farklı ama anlamca aynı olan kelimelere eş anlamlı kelimeler denir. Anlamdaş kelimeler çoğu zaman birbirinin yerine tutabilir ve genellikle eş anlamlı kelimelerden biri yabancı kökenli olmaktadır